Çocuklarda oyun bağımlılığı son zamanlarda sıkça duyulan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Evlere giren hızlı internet ve bilişim cihazları sayesinde çocukların bu cihazları kullanma oranı gün geçtikçe artıyor. Bu artış eğitimcilerin ve ebeveynlerin bilgisayar ve internete karşı olumsuz bir algı geliştirmesine neden
oluyor. Bilgisayar Mühendisi Gökhan Su, oyun bağımlılığı korkusu nedeniyle çocuklarını bilgisayardan uzak tutmak isteyen, zararlı olduğunu düşünen aileler için bambaşka bir pencereden konuyu ayrıntılı olarak açıklıyor
Geleceğin programcılarını yetiştirmeyi amaçlayan GiftedCoder firması kurucularından Bilgisayar Mühendis Gökhan Su, dijital oyunların geleneksel oyunlardan daha fazla tercih edilmesinin nedenlerini ele aldı. Oyunların beyinde mutluluk hormonu salgılattığını, ödül ve başarı duygusu uyandırdığının bilimsel olarak kanıtlandığını belirten
Su; “Dünyada yaşanan teknolojik gelişmeler, internet teknolojisinin ve evlerde bilgisayar kullanımının yaygınlaşması çocukların oynadığı oyun türlerini de değiştirmiş ve ‘dijital oyun’ kavramı ortaya çıkmıştır. Erişim kolaylığı,
değişen sosyal ve ekonomik şartlar, aile yapısının değişmesi gibi pek çok faktör nedeniyle
dijital oyunlar geleneksel oyunlardan çok daha fazla tercih edilir hale gelmiştir” dedi.
Dijital oyunların rağbet görmesinde sosyolojik, psikolojik ve teknolojik bir çok etkenin rol aldığını söyleyen Su; “Bilgisayar oyunlarının tercih sebebi olmasında; kentleşmenin getirdiği mekansal sınırlılık, ulaşım
zorlukları, kariyer nedeniyle çiftlerin her ikisinin çalışması, boşanma sayıları, kardeş ve arkadaş sayıları, kimlik kazandırma gibi sosyolojik etkenler etkili olabilir. Bunların yanı sıra ergen zorbalığı, bilgisayarların daha eri-
şilebilir ve taşınabilir olması, bilgisayar ve internet kullanımının artması gibi psikolojik ve teknolojik etkenlerde çocukların bilgisayarda daha fazla zaman geçirmesine neden olabilir” dedi.
Dijital oyunların daha fazla tercih edilmesiyle bağımlılık kavramının ortaya çıktığını ifade eden Gökhan Su; “Tarihte tiyatro yasaklanmıştır. Ortaçağ’da tiyatroyu yasaklayan kilise, daha sonra insanları tanrıya ve dine yönlendirmek için yine tiyatroyu kullanmıştır. Yazı ilk çıktığında gençlerin hafızasını zayıflatması yönünden zararlı gö-
rülmüş, romanın ise özellikle genç kızların ahlaki gelişimlerini kötü etkilediği düşünülmüştür. Çocukluğumuzda televizyon için de benzer uyarılar olmuştur. Şu an aynı kaderi bilgisayar oyunları yaşamaktadır. Ancak bilinmelidir
ki, kısa sürede dünya geneline yayılan ‘Pokemon GO’ oyununun geliştiricisi Nintendo’nun hisseleri üç gün içerisinde
yüzde 53 artmıştır. Şirketin piyasa değeri de 9 milyar dolardan fazla yükselerek THY’nin piyasa değerini 3’e katlamıştır” ifadelerini kullandı.
Araştırmacıların bilgisayar bağımlılığı konusuna yeterince hakim olmadan, alkol ya da kimyasal madde bağımlılığı ile kıyaslayarak açıklamalar yapmalarının doğru olmadığını belirten Gökhan Su, “Yemek yemeyi çok seven çocuğun obez olmadığı gibi bilgisayar oyunu oynayan her çocuk da bağımlı değildir. Ülkemizde internet bağımlılığı
oranının yüzde 10 seviyesinde olduğu ifade edilirken kriter olarak günlük kaç saat kullanımdan sonrasının bağımlılık kabul edileceği ve bunun ne kadarının çocuk olduğu net olarak tespit edilmemiştir” dedi. Çözüm olarak çocukları küçük yaşlarda programcılık ile tanıştırmamız, kod yazma becerilerini artırmamız ve elektronik
ürünleri sadece kullanmaya değil üretmeye yönlendirmemiz gerektiğinin altını çizen Su; “Dünyadaki tüm önemli yazılımcılar bu işe, küçük yaşlarda başlamışlardır. Amerikalı yazılım mimarı ve Twitter’in kurucusu Jack
Dorsey 8 yaşında, bilgisayar programcısı ve sosyal paylaşım sitesi Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg 6. Sınıfta, Microsoft şirketinin kurucularından dünyanın en zengin ki- şilerinden Bill Gates ise 13 yaşında üretmeye
yönelmişlerdir” dedi.
Toplum genelinde, bilişim teknolojilerinin tüketim boyutuna odaklanan bir algı olduğuna vurgu yapan Su, bilgisayar teknoloji araçlarının aynı zamanda bir üretim ve değer yaratma aracı olduğunu belirtti. Bu algıya ve farkındalığa çocukların erken yaş larda sahip olmalarını sağlamak gerektiğini belirten Su, “Tüketen değil, üreten çocuklar
yetiştirmeliyiz” diye konuştu.