Blog arşivi

Susmak

Susmak, Tanrının vereceği en büyük ceza türüdür.

Susmak…

Konuşmak, ifade etmektir, susmak her zaman konuşmak eyleminin zıttı değildir, bazen KONUŞAMAMAK eyleminin ya da eylemsizliğinin de zıttıdır.

Ve işte tam da en büyük ceza burada başlar…

Bir kadın görürsün,

Bir kadın seversin,

Bebek teninde, baharı koklarsın sarılınca…

Sıcak ellerini tutmak istersin, hayaller kurmak geleceğe dair, gözlerine bakınca dünyanın geri kalanı karanlık olur, tüm ışıklar onu gösterir…

Konuşsan bitecek bir rüya, işte burada başlar susmak…

 

Susmak bir sarmaldır, her susuş, başka bir susuşu çağırır.

Derin sessizlikler,

Derin düşünceler,

 

Sonra bir an gelir…

O kadar susmuşsundur ki, konuşsan da artık bozulacak bir rüya kalmaz…

Susmak, kaybetmektir….

Sen ne isen ben O’yum

Dünya içinde, dünya üzereyim.

Bulutlar altımda gezer,

Güneşi elimde tutarım,

Ay’ı diğer elimde,

Jonglör gibi oynarım,

Baktığında gözlerime

 

Hüzün sardığında seni,

Rüzgar olurum,

Estiririm her yanı,

Herkes rahatsız olsun, sen hüzünlendiğinde..

Dünya silkelensin ve kendine gelsin diye,

 

Gözlerinden bir yaş süzülse,

Yanaklarından toprağa doğru,

Daha düşmeden yere,

Toprağın olurum,

Değil mi ki yaşların, yaşlarımdır.

Ölürüm.

 

 

İçindeki sıcaklık bir çingene ateşi,

içimdeki cehennem,

gözüme baktığında Dünya üzreysem,

yüz çevirdiğinde cehennem

 

Gördüm tüm katlarını alemin,

yerin 7 kat altı,

göğün 7 kat üstü,

peygamberler eremedi, erdiğim şeye

ve inemediler indiğim yere

 

Mevlana aradı bulamadı,

Şems buldu doyamadı,

Ben buldum, doydum

Hallac-ı mansur oldum

Enel Hak dedim,

aslında Enel Aşk idim…